‘Hiçbir Şey Yerinde Değil filmi karanlık odakları yok sayıyor’
Burak Çevik’in Bahçelievler Katliamı’nı bahis alan “Hiçbir Şey Yerinde Değil” sineması üzerine tartışmalar devam ediyor. Bahçelievler Katliamı’nda hayatını yitiren 7 Türkiye İşçi Partisi üyesi gencin aileleri ve arkadaşları, bir bildiri yayınlayarak sinemanın ‘niyetleri bir yana’ katillerle öldürdüklerini eşitlemek, katillerin hareketini yasallaştırmak üzere bir emele hizmet ettiğini söz ettiler.
“Gerçek Sinemaseverler İçin Zarurî Bir Açıklama” başlıklı bildiride, Bahçelievler Katliamı’nın bir insanlık kabahati olduğu belirtildi, 8 Ekim 1978’de yaşananlar aktarıldı: “Ankara Bahçelievler’de, ‘ülkücü’ faşistler, bastıkları bir öğrenci konutunda silahsız yedi Türkiye İşçi Partisi ve Genç Öncü üyesi genci vahşice öldürdüler.
Bu kan dondurucu olay ‘Bahçelievler Katliamı’ olarak anıldı.
TİP üyesi gençlerden Serdar Alten dokuz kurşun yarasına karşın sekiz gün daha yaşadı. Onun bu devirde verdiği tabirler ve TİP üyesi avukatların ısrarlı uğraşları sayesinde failler yakalandı, mahkemede cezalara çarptırıldı; ama karanlık odaklarca tekraren da kaçırıldı, hür bırakıldı, korundu. Toplum ise bu faşist saldırganlığı kınadı, bu kere ‘sağ-sol çatışması’ teranelerine sığınamadılar.
3 Kasım 1996’da, ülkücü katillerin başı olarak aranan Abdullah Çatlı, Susurluk İlçesi’nde kaza yapan bir araçta devletin verdiği uydurma kimliğiyle öldü. Birebir araçta bir emniyet müdürü de öldü ve bir iktidar milletvekili de yaralı kurtuldu. Baş tetikçi Haluk Kırcı da şefi Çatlı’yı takip eden araçtaydı, oradaydı. Firardayken evlenen Haluk Kırcı’nın nikâh şahitliğini sonradan İçişleri Bakanı olan Erzurum Valisi, ‘ünlü’ Mehmet Ağar yapmıştı.”
Filmin niyeti ne olursa olsun Haluk Kırcı monologları ile olayı bağlamından koparttığı belirtilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Şimdilerde ise ‘Hiçbir Şey Yerinde Değil’ ismini taşıyan sinemanın Bahçelievler Katliamı’ndan esinlendiği argümanına maruz kaldık. Hem de tarihî gerçeklerin bilhassa sinema alanında egemenlerin çıkarları tarafında alt üst edilmeye çalışıldığı bir devirde.
Oysa bu sinema – niyetler bir yana – gerçekte, katillerle öldürdüklerini eşitlemek, katillerin hareketini legalleştirmek üzere bir gayeye hizmet eden bir sinemadır. Faşist katillerin ardındaki karanlık odakları yok sayıyor.
Gerçeği çarpıtan diyaloglarla, patenti Haluk Kırcı’da olan monologlarla olayı bağlamından kopartıp ucuzlatıyor, üstünü örtmeye kalkışıyor.
Bir yandan da şiddeti araçsallaştırarak ve ‘tek plan’ üzere sinemasal tekniklerle ödül avcılığı peşinde, kendince popülerlik arıyor.
Haluk Kırcı ve benzerleri üzere devletin karanlık odaklarında yer alanların takdirlerine mazhar olabilecek bu sinemanın, Bahçelievler Katliamı’nda öldürülen yoldaşlarımıza başlı başına büyük bir saygısızlık olduğunu da bilhassa belirtmek gerekir.
Hangi siyasi görüşten olursa olsun, gerçek sinemaseverlere bu bilgi notunu iletmeyi misyonumuz saydık.
Saygılarımızla.
Unutmadık! Unutmayacağız! Unutturmayacağız! Türkiye Emekçi Partili ve Genç Öncülü arkadaşları”
(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)
